Üç asırlık İstanbul İtfaiyesinin kahramanları 24 saat tetikte bekliyor

Posted by

Yangın, patlama ve teknik kurtarma gerektiren olayların kahramanı itfaiye erleri, kulakları alarm sesinde geçirdikleri nöbetlerinde ihbar gelmesi halinde 1 dakikadan kısa sürede istasyonu terk ediyor.

Kuruluşu 1714 yılına dayanan İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) bağlı İstanbul İtfaiyesinin erleri, yangın, sel, deprem ve trafik kazası gibi günlük 300 vakaya dakikalarla yarışarak ulaşıyor.

Bazen günlerce süren yangınlarda uzun saatler boyunca mücadele veren itfaiyeciler, 2 gün dinlenip 24 saat nöbet tuttukları her mesainin sabahına itfaiyeci duasıyla başlıyor.

Ekip amirlerinin günlük görev dağılımını yapmasının ardından kulakları alarm seslerinde olacak şekilde bekleyen itfaiyeciler, müdahale araçlarına binip 1 dakika içinde istasyondan çıkıyor.

İtfaiyeciler, her ilçede bulunan istasyonlarından çıktıktan sonra dakikalar içinde vakaya ulaşıyor.

İstanbul’un yoğun trafiği, dar sokakları ve yanlış park edilen araçları nedeniyle bazen gecikmeler olsa da olay yerine varan ekipler planlanan görevlerinin başına geçiyor.

Söndürme ve soğutma işlemlerini tamamlayarak, olay yerinde inceleme yapan ve delillere göre rapor hazırladıktan sonra istasyonlara dönen itfaiyeciler sonraki ihbarları bekliyor.

İstanbul İtfaiyesinde 18 yıldır görev yapan Hasan Demirci ile yaklaşık 2,5 yıllık itfaiyeci Ebuzer Işıktaş, tecrübelerini ve meslekleriyle ilgili merak edilenleri AA ekibine anlattı.

İtfaiyeciliğin çocukluk hayali olduğunu belirten Demirci, göreve başladıktan sonra “İyi ki itfaiyeci olmuşum.” dediğini aktardı.

Demirci, bir itfaiyecinin atletik olması gerektiği için her gün spor yaptığını dile getirerek, belirli aralıklarla eğitimlerinin sürdüğünü kaydetti.

Meslekte hızın önemine dikkati çeken Demirci, “Bir ihbar geldiğinde hangi şartta, hangi koşulda olursa olsun 40 saniye ile 1 dakika içinde istasyonu terk etmemiz gerekmektedir. Onun dışında ek süre tolere etmiyoruz. Takdir edersiniz ki İstanbul büyük ve yoğun trafiği olan bir şehir. Trafikte araçların gidişi yavaşlıyor. Dar sokaklarımız, yanlış parklar maalesef itfaiyenin gecikmesine sebebiyet verebiliyor. İstanbul İtfaiyesinin 120 istasyonu var, olay yerine varışımız 5 dakikaya geçmemekte.” dedi.

“Ev tipi yangınların genel sebebi elektrik”

Demirci, yangın söndürme esnasında meraklı vatandaşlardan, yangının sirayetinden, hava şartlarından ve rüzgarlardan dolayı olumsuz sonuçlarla karşılaşabildiklerini söyledi.

Öngörülü davranıp buna göre tedbir aldıklarına işaret eden Demirci, raporlarda nelere dikkat ettiklerini şöyle sıraladı:

“Her yangının kendi hareket ediş tarzı var. Oksijen çok fazlaysa yangın çok hızlı hareket eder. Elektrik yangınlarında ‘boncuklanma’ olur. Daha çok tellerde morlaşma olur. Kasıtlı yangınlar varsa yerde ‘kına paterni’ dediğimiz izler olur. İtfaiyeciler olarak eğitimlerimizi alırız. Yangın yerinde bunlar yüzde 90 karşınıza çıkar. En çok yangın elektrikten çıkıyor. Dikkatsizlikle başlıyor, panikle büyüyor. Maalesef gençlerimiz telefonlarını ve tabletlerini şarjda bırakıyorlar. Bunların da ısınmasından dolayı yoğun bir elektrik alevlenmesi oluyor. Bu da yangın sebeplerinden biri. Ev dışındaki arazilerde çıkan yangınlar sigara izmaritinden, mangalın tam söndürülmemesinden, cam şişelerin sağda solda bırakılmasından, nem oranının düşmesinden dolayı daha çabuk çıkıyor. Kaçak role sistemini binamıza bağlatırsak elektrik yangınlarını bir nebze kesebiliriz.”

Olay yerinde kurtardığı çok insan olduğunu, hiç kimseden takdir veya teşekkür beklemediklerini ifade eden Demirci, en güzel teşekkürün kurtardığı kişilerin ailesinin yanına gittiğinde yüzlerinde beliren gülücükler olduğuna değindi.

Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremlerin ardından Hatay’da gece gündüz çalıştıklarını anlatan Demirci, 18 yıllık meslek hayatında şahit olduğu acı olayları ve karşılaştıkları ilginçlikleri de paylaştı.

Bir kolonya fabrikasındaki yangını söndürürken yaşanan patlama sırasında mesai arkadaşıyla geçirdiği zor anları gülümseyerek aktaran Demirci, ağaçta mahsur kalan kediyi kurtarma görevine gittiklerinde ağacın altında iki köpeğiyle bekleyen kadından empati yapmasını istediklerini dile getirdi.

Demirci, bu kişiye “Aşağıda iki tane timsah var. Siz ağacın üstünden aşağı iner misiniz?” dediğini söyledi.

İş merkezine giren yarasayı çıkarmaya gittiklerini, araçlara giren yılanları tahliye ettiklerini, su kanalına düşen at ile sahibini kurtardıklarını, inşaat çukuruna düşen köpekleri çekerken ekip olarak çok zorlandıklarını kaydeden Demirci, Taner Çebi ve Recep Tekin gibi görevleri başında şehit düşen itfaiye eri arkadaşlarını hayırla yad etti.

Demirci, meslektaşlarının vefatına çok üzüldüğünü vurgulayarak, “Üzülüyorsun ama vazgeçiyor musun, hayır. Recep ve Taner kardeşlerimiz şehittir. Allah’ım bizlere de şehit olmayı nasip etsin. İşimi daha da çok seviyorum. Buraya geldiğimizde ailemizle helalleşiyoruz. Arkadaşlarımızla her göreve gittiğimizde helalleşiyoruz. Yangına girerken ‘Haydi hakkınızı helal edin’ diyoruz. Çünkü neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bodrum kat yangınları bizim için tehlikeli. İnşallah hiçbir arkadaşımızı kaybetmeyiz. Her vatandaşımızı da zarar görmeden kurtarırız.” diye konuştu.

Gençlere kutsal bir meslek olan itfaiyeciliği önerdiğini belirten Demirci, her insanın hayat kurtarabileceğini fakat kendi canını ortaya koyarak başkalarının hayatını kurtarmanın çok güzel bir iş olduğunu ifade etti.

“Kardeşinden herhangi birinin yardımına gidiyormuş gibi gidersin”

İtfaiye eri Ebuzer Işıktaş ise mesleğe birkaç itfaiyeci büyüğüyle tanışarak adım attığını, bugüne dek seçiminden hiç pişmanlık duymadığını söyledi.

Her an olaya hazırlıklı olduklarını anlatan Işıktaş, “Bizde bir olay olduğunda burada ışıklar yanar. Bir ışık yandığı zaman herkes empati kurar. Ailenden, anne ve babandan, kardeşinden herhangi birinin yardımına gidiyormuş gibi gidersin. Elinden geldiği kadar hızlı şekilde buradan çıkmaya çalışırsın.” ifadelerini kullandı.

Işıktaş, işlerinde hızın çok önemli olduğuna dikkati çekerek, “Yangında içerde kalan insan 3 dakika dayanacaksa benim sesimi duyduğumda 15 dakika dayanır. Zaten o insana 2 dakika içinde ulaşırım. Yeter ki olay yerine gidebileyim. İstediğin kadar tecrübeli ol, hiçbir vaka birbirine benzemez. Tek bir hatan çok büyük şeylere mal olur. Bu meslekte tolerans şansı yok, 1 saniye bile tolere edemezsin.” dedi.

Önceliklerinin profesyonellik olduğunun altını çizen Işıktaş, itfaiyecinin önce kendi, sonra ekibinin güvenliğini sağladığını, 8-9 saniye içinde plan yaptıklarını kaydetti.

“İtfaiyecilerde yorulma diye bir tabir yok”

Işıktaş, hasta olsalar bile vakalara gitmekten imtina etmediklerini, bir nöbette dayanılmaz şekilde dişi ağrımasına rağmen harekete geçtiğini belirterek, “Bir vakanın olduğunun işareti olan ışık yandı. Ben diş ağrımı falan fark etmedim. Hatay’da da yaşadım. Bunu ancak itfaiyeciler anlar. İtfaiyecilerde yorulma diye bir tabir yoktur. İçeride en sevdiğin veya ailenden biri olduğunda dinlenmeyi düşünür müsünüz?” şeklinde konuştu.

Gittikleri yangınlarda vatandaşın içeri girmesine izin vermediklerini, bu tür durumlarda bir itfaiyecinin vatandaşın başında nöbet tuttuğunu aktaran Işıktaş, “Bu kurumda 24 saatimiz dolu dolu geçer. En önemlisi buradan dışarı çıktığımızda bir insanın hayatına dokunuyorum. Akıl almaz yerlerde çizgini zorluyorsun. Bu çok güzel bir duygu. En azından doğru şeyler yaptığına inanıyorsun.” değerlendirmesinde bulundu.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir